Darbe çığırtkanlığı yapanlara fırsat vermeyelim!
Darbe severlerin, vesayetçilerin ve mandacıların eski alışkanlıkları depreşmeye ve darbe çığırtkanlıkları aşikarene bir şekilde tekrardan gündeme oturmaya başladı.
Şöyle bir eski günleri hatırlayalım ve teferruata girmeden yaşanan olayları gözümüzün önünde canlandıralım.
Yeter söz milletin diyerek ve milletten aldğı yetkiyle tek parti iktidarına son verip iktidar olan Menderes, iktidarı aldığı andan itibaren vesayetçilerin sıkı takibi altında ülkeyi yönetmeye çalışmış.
Ülkeyi kendilerinden başka ellerin yönetmesinden rahatsız olan CHP zihniyeti mensupları, vesayetçilerden ve dışarıdan aldığı destekle milletin seçtiği Menderes iktidarına karşı kanlı bir darbe gerçekleştirmiş ve fiilen iktidara el koymuşlardı.
Ülkede anarşinin ve terörün bilinçli bir şekilde tırmandırılması neticesinde yine vesayetçiler ve dış güç odakları devreye girerek yine milletin seçtiği iktidara karşı 12 mart muhtırasını vermiş ve iktidara el koymuşlardı.
12 Eylül kanlı darbesi de yine aynı şekilde vesayetçilerin ve dış güçlerin işbirliği ile terörün bilinçli bir şekilde tırmandırılması ve böylece darbeye zemin hazırlanması neticesinde gerçekleştirilmiş ve yine milletin oyları ile seçilenler iktidardan uzaklaştırılmış ve ülkeyi bir süre daha vesayetçiler yönetmişlerdi.
Çok zor şartlarda yine milletin oyları ile 2003 yılında AKParti iktidarı almış ve ülkeyi yönetmeye başladığı günden itibaren vesayetçilerle ve dış güç odakları ile amansız bir mücadeleye girişmiştir.
Vesayete son veren çalışmalara imza atan AK Parti aynı zamanda ülkenin kalkınmasını, güçlenmesini, ülke yararına çok sayıda projelerin gerçekleşmesini ve de en önemlisi kendi milli savunma sanayini geliştirerek, kendi silahlarını üretmiş ve terörle kararlı bir şekilde mücadele ederek, terörü bitme noktasına getirmiş, ülkenin dışa bağımlığını azaltarak İMF’e olan borçların tamamını kapatmış ve bir daha İMF’den boç alınmasına karşı tavır almıştır.
Dindar insanlarımızın dini yaşantıları üzerindeki her türlü yasak, baskı ve dayatmalara son vererek, dindarların da bu ülkenin vatandaşlık haklarından eşit olarak faydalanmasına ön ayak olmuştur.
AKParti iktidarları kurulduğu an itibariyle hep vesayetçilerin baskısı ile karşılaşmış, ilk başlarda kapatılma tehlikeleri ile de boğuşmak mecburiyetinde bırakılmıştır.
Gezi olayları, Taksim alanında yapılacak düzenleme ile ağaçların katledildiği öne sürülerek başlatılmış bir sokak darbesi girişimiydi. Gezide tüm terör örgütleri ile birlikte, odalar, borsalar, dernekler, vakıflar, bazı işadamları ve tabi ki CHP’nin de devreye girdiği bir darbe girişimiydi. Başlangıçta sadece ağaçların kesilmesine karşı bir girişim ve ayaklanma gibi gösterilmiş olsa da, sonradan olayların aldığı seyirle yaratılan kaosla bir darbe teşebbüsü olduğu netlik kazanmıştır.
Vesayetçilerin baskı ve dayatmalarından kurtulundu derken bu safer de FETÖ devreye girdi ve vesayetçilerin yolundan giderek ülke yönetimine el koyacak çalışmalara başladı.
MİT tırlarının kanunsuz bir şekilde aranması, 17-25 aralıkta bazı bakanlara karşı başlatılmak istenen linç girişimleri de aslında darbenin ayak sesleriydi.
15 Temmuz darbe girişimi ise başlı başına AKParti iktidarına, bilhassa Recep Tayyip Erdoğan’ın ortadan kaldırılmasına yönelik Kanlı bir darbe girişimiydi.
Günümüzde ise yine vesayetçi yönetimleri, mandacıları özleyen malum çevreler tekrardan planlı bir şekilde darbe çığırtkanlığı yapmaya başladılar.
Eski Genel Kurmay Başkanlarından bir tanesi, “Menderes erken seçime gitseydi darbe yapılmazdı” diyerek, kanlı 27 Mayıs darbesini hatırlatarak iktidara gözdağı vermeye kalkıştı.
CHP zaten her fırsatta darbe çağrıları yapmayı alışkanlık haline getirdi. Biden’in ABD başkanı seçilmesinden bile medet ummaya başladı. Devamlı dış güç odaklarını AKParti iktidarını devirmek üzere yardıma çağırır oldu.
En son Boğaziçi Üniversitesinde yeni rektör atanması bahane edilerek öğrenciler sokağa dökülmeye ve iktidara karşı ayaklanmaya çağrıldı. Yeni atanan rektörün de her yönüyle bu göreve layık olduğu göz ardı edilmemeli.
Burada da başlarda sol örgütler devreye girdiler. Hatta öğrenci olamayan militanların da öğrencilerin arasına karıştığı söylenmektedir.
CHP İstanbul il Başkanı ve bir milletvekilinin de Boğaziçi ayaklanmasında teröristlerin arasına karışarak, onları teşvik ettiği ve kışkırttığı görülmüştür.
Seçimle işbaşına gelemeyen bu vesayetçi çevreler her on senede bir darbe yapıp, iktidarları indirip darbe hükümetlerinde yer almaya alıştıklarından, bir türlü darbe çığırtkanlığı yapmaktan vaz geçemiyorlar.
Akl-ı selim sahibi bu ülkenin gerçek vatandaşları ve bu milletin gerçek sevenleri olarak bizler devletimize ve seçtiklerimize sahip çıkar ve onlara destek olmaya devam edersek, bu darbe çığırtkanlarının hevesleri kursaklarında kalmaya mahkumdur.
Bu tip darbe girişimlerinin başarılı olamaması ve akamete uğratılması için, devletimize, milletimize ve seçtiğimiz iktidara sahip çıkalım ve desteğimizi devam ettirelim inşallah.