Her zamankinden daha da çok uyanık olmak gerek!
Müslüman uyanık olmak zorundadır. Müslüman davasına sahip çıkmak ve önüne çıkarılan her türlü engelleri aşmakla mükelleftir.
Uyanık olmak zorundayız derken, geçmişimizdeki yaşananları unutmadan, geçmişte yaşatılan zulümleri, dayatmaları, baskı ve yasakları göz ardı ederek geleceğe emin adımlarla yürümemiz mümkün olamaz.
Geçmişte bu ülkede Müslümanlara reva görülen yasak, dayatma ve baskıları şöylece gözümüzün önüne getirerek hatırlamaya çalışalım.
Kılık kıyafet, şapka kanunu çıkarılarak binlerce Müslüman sırf şapka takmadı denilerek dar ağaçlarına gönderildi. İskilipli Atıf Hoca şapka kanunundan önce yazmış olduğu bir kitapta yasaklara karşı çıktığı gerekçesiyle idam edildi.
Camilerin bir kısmı, hemde tarihi camiler de dahil olmak üzere, ihtiyaç fazlası denilerek kapatıldı. Hatta bunlardan bir çokları ahıra dönüştürülmüştü.
İslam dini üzerinde tümden bir yasak getirilmemiş olsa da, dini yaşantılar ve dini eğitim ve öğretimde yasaklar uygulanmıştı. İnsanlar açıktan namaz kılamaz ve dinini öğrenemez olmuşlardı. Namaz kılmasını ve namazda lazım olacak kadar sure ve duaları gizlice ahırlarda öğreniyorlardı. Çocuklar jandarma korkusundan ahırlarda toplanır, bir ağaca jandarma gelirse haber vermek üzere nöbetçi bir çocuk çıkarılır, bu şekilde sadece namaz kılabilmeye yetecek kadar sure ve dualar öğretilmeye çalışılırdı.
Bu durumun böyle olduğunu rahmetli annemden canlı olarak dinlemiştim. Rahmetli annem okuma yazma bilmiyordu. Kendisine anne hadi yeni yazıyı öğrenemedin, Kuran okumasını neden öğrenmedin diye sorduğumda; Bana çok manidar bir cevap vermişti. Ey gidi oğlum, bizim zamanımızda öyle dini bilgiler öğrenmemiz yasaktı. Biz Rahmetli Şükrü amcamın ahırında toplanır, jandarma gelirse haber versin diye bir ağaca nöbetçi çıkarır, sonra da rahmetli murat hoca gelir, bize orada gizlice namaz kılmaya yetecek kadar sure ve duaları öğretirdi. Onun için biz ancak bu kadarını öğrenebildik demişti.
Bir ara Türkçe ibadet yaptırma denemeleri yapıldı. Ancak, halktan gelecek tepkiden çekinildiği için ertelendi. Ama, Türkçe ezan okunması uygulamaya konuldu. Ezanı aslına uygun okumak isteyenler engellendi ve cezalandırıldı.
Dini yaşantılar üzerinde uygulanan yasak, baskı ve dayatmalar genelde laiklik adına uygulanmaya konuldu. Askeri vesayetin de bu yasakların uygulanması üzerinde oldukça ağır etkisi olmuştur.
Dini yaşantılar üzerindeki baskı, yasak ve dayatmaların en yoğun ve en ağır şartlarda uygulanması 28 Şubat postmodern darbe zamanında yaşanmıştır.
Başörtüsü kullanımı yasaklanmış, bilhassa üniversitelere baş örtüsü ile devam tamamen engellenmiştir. Başörtülü kızlarımız üniversitelerden atılmış, okuma hakları ellerinden alınmıştır. Hatta dini eğitim ağırlıklı eğitim veren İHL ve İlahiyat fakültelerinde de baş örtüsü yasağı uygulanmıştır. Yasağa direnen kızlarımız polislerin zalimce saldırılarına maruz bırakılmıştır. Polisler başörtülü kızlarımızın başörtülerini zorla çıkararak, bu kızlarımızı saçlarından tutarak sokaklarda sürüklemişlerdir.
Başörtülü kızlarımızın başlarını açmak için ikna etmek üzere, üniversitelerde ikna odaları kurulmuş ve burada onlara psikolojik baskılar uygulanmıştı.
Şimdilerde dini yaşantılar üzerindeki tüm yasaklara son verilmiş ve isteyen herkes dinini istediği gibi yaşamaya başlamıştır.
Tüm bu yasakların uygulanmasında CHP ve onun zihniyetini benimsemiş olanların etkisi olduğu herkesin malumudur.
CHP milletvekilleri, belediye başkanları, millet vekilleri ve teşkilatlarından arada sırada bu yasakların tekrardan getirilmesi hususunda sesler yükseldiği görülmektedir.
Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı düzenlediği Mevlâna etkinlikleri kapsamında, bu yasakları tekrardan hayata geçirebilecek deneme mahiyetinde adımların atılmasına vesile olmuştur.
İBB Mevlâna’nın ölüm yıl dönümünde Şeb-i Aruz töreni düzenledi. Ancak, düzenlenen törende Mevlevi ayini olarak bilinen zikir kadın ve erkek semazenler Tarafından birlikte icra edildi. Bununla da yetinmeyen İBB yönetimi Kur’an-ı Kerim tilavetini Türkçe olarak gerçekleştirdi.
CHP’liler dini yaşantılar üzerinde eskiden olduğu gibi, yasak, baskı ve dayatmaların getirilmesi için hep fırsat kollamaktadır. Bunu hiç mi hiç hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Ülkemizin tekrardan o yasaklı günlere dönmesini istemiyorsak, çok uyanık olmamız ve bizi yönetecek kadroların seçiminde titiz davranmalıyız.
Rehavete kapılmadan kazanımlarımızın değerini bilelim ve bize bu kazanımları sağlayan AKParti iktidarına sahip çıkalım. İletiniz aşağıdaki dosya veya bağlantı ekleriyle gönderilmeye hazır: