KİM BİLİR KAÇ KEZ YAZDIM BAKAN SOYLU’YU FAKAT BU İLK…
Kendisini,Doğu ve Güneydoğu’ya kattıklarını,bakanlığı bünyesinde gerçekleştirdiği hızlı ve kurumsal yenilenmeyi,personeline ulaştırdığı enerjisini ve o enerjinin vatandaştaki yansımalarını,hizmete soktuğu yeni birimlerini,geçmişte bölgede askerine ve polisine taş atan minik ellerin nasıl çiçekler açtığını kim bilir kaç kez yazdım ben bile hatırlamıyorum…
Cümlelere ihtiyaç duymayan bir bakışla yüzlerce cümleyi anında nasıl aktardığını (ki görmeyi bilene)bilirim…Gece gündüz koştuğunu,onca yorgunluğu ve yoğunluğu arasında bile “insan vasıflarını” asla kaybetmediğini de bilirim…Ve en çok ta tarihe geçen başarısıyla birlikte azalmayıp tam aksine daha da artan mütevazi kimliğini iyi bilirim…Evet işte tüm bu sebeplerden ve yazmaya satırların yetmeyeceği nicesinden aldığım ilhamla ben bile hatırlamıyorum kendisini ve kadrolarını kaç kez sevgiyle,saygıyla,takdirle,
Dağ bayır demeden katettiğim yollara sebep espriyle “leyleği havada gördüm” desem de biliyorum ki;yorulmadan gittiğim yolların,kadın-genç-çocuk demeden sarfettiğim cümlelerin,aktardığım yazıların ilhamı kendisidir…
En çokta terör örgütünün kaçırdığı,heba ettiği evlatları ve o evlatlara canından can katan anaları anımsadığında-gördüğünde-
Velhasılı kelam İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu,kadrolarını,ülkeye kattıklarını ne çok yazmışım,ne çok anlatmışım,ne çok ilham almışım ben bile hatırlamıyorum…
Toplantılarını,takip edebildiğim saha programlarını,yazdıklarını,
Bir başka gün de koca bir salon dolusu gencin arasına oturmuş onlarla sohbet ediyordu…Bende gerilere çekilip tablonun tamamını okumayı seven biri olarak salonda dönen iletişim enerjinisi anlamaya çalışıyordum…Gençlerin tamamını hem ana hem baba hemde onlardan sorumlu bir görevli gibi şefkatle ve ilgiyle dinliyordu.Fakat kız çocuklarını orada da çok ayrı ve naif bir köşeye oturtmuştu.Öyle ya geleceği emanet edeceğimiz evlatlara şekil verecek olanlar kadınlardı…
Evet Bakan Soylu’ya dair izlenimlerimi yazarak paylaşmıştım defalarca fakat ilk kez sükunetinin ardına gizlediği acısıyla hemde “ana acısıyla” görmüştüm ve kendisine dair ne diyeceğimi ne yazacağımı bilememiştim ilk kez…Bakan Soylu’dan yansıyanlarla “büyük acılar sessiz ve derin olur” cümlesinin tam karşılığı vardı karşımızda…Tüm anaları koruyan,gözeten,değer veren,acılarıyla dertlenen,acılarını dindirmek için çözümler arayan,onlarla birlikte gözleri nemlenen bir adamın kendi anasının ardından yaşadığı acı ne kadar derin ve acıtıcı olur varın siz düşünün…
Gördüğü tedavi sonuç vermemişti ve geçtiğimiz hafta hakkın rahmetine kavuşmuştu Bakan Soylu’nun annesi.Mekanı cennet olsun…Ve “duası üzerinizden hiç eksik olmasın” demekten başka bir şey gelmiyor kimsenin elinden…
Kaç yaşına gelirseniz gelin “anne sevgisi” ayrıdır,vazgeçilmezdir,
Hele ki bu evlat sadece kendi annesini değil tüm analar İçin yüreği yanan bir evlat ise öz anası İçin yüreğine gizlediği ateşi az çok tahmin ediyorum…Evet bugün fazla söze hacet yok edilecek dualar dışında.
Ve bugün tıpkı Bakan Soylu gibi fazla söze hacet duymadan, görerek ve hissederek acısını paylaşanların sesi olup “ne mutlu ki annenizin size olan evlat duası yüreklere kurduğunuz köprüler vesilesiyle şimdi tüm annelerden size doğru akıyor…” demek istiyorum…