Kurumlarımız millete hizmet etmeye başladıkça!…
İster kamu olsun, ister özel olsun tüm kurum ve kuruluşlar önce millete hizmet etmek üzere var olduklarını hiçbir zaman göz ardı etmemeli.
Kurumların birinci asli görevi, devletin varlığının korunması, milletin barış içinde, huzur ve mutlu bir şekilde yaşamasının sağlanması, birlik ve beraberliğin tesisi ve milletin güvenliğinin teminat altına alınması, hak ve hukukun gözetilip adil bir yönetimin temin edilmesidir.
Devletimize ve milletimize hizmet etmesi gereken bazı kurumlarımız bir zamanlar gerek içeriden, gerekse dışarıdan gelen vesayetçi baskılarla milletin temel değerleri ile çatışma halinde olmuş ve milletin yasak ve dayatmalarla yaşamak mecburiyetinde bırakılmasına vesile olmuşlardır.
Geçmişte Türk ordusunun bazı mensupları, içeriden ve dışarıdan gelen telkinlerle milletin oyları ile seçilmiş hükümetlere karşı her on senede bir darbe yapmayı ve iktidara el koymayı alışkanlık haline getirmişti.
Vesayetçi zihniyetin hakim olduğu o günlerde Ordunun darbe ile iktidara el koymasına alışmış bazı siyasi gruplar ve onların mensupları şimdilerde, Orduyu aynı amaçları doğrultusunda yönlendiremeyince, Orduyu zayıflatmak, küçük düşürmek ve itibar kaybına uğratmak uğruna Türk Ordusuna karşı amansızca saldırmaya başladılar.
Milletle bütünleşmiş ve sadece millete hizmet amacı ile görev yapmaya çabalayan Ordumuzu sırf kendi amaçları doğrultusunda yönlendiremeyince bazı çevre ve siyasiler Ordu’nun satılmış olduğunu ileri sürecek kadar ileri gitmeye ve Ordumuzun itibar ve güven kaybına sebebiyet verecek derecede Ordumuza saldırmaya başladılar.
Bu çevreler eskiden Ordu mensuplarının namazı yasaklamasına ve subayların aleni namaz kılamamalarına alışmış olduklarından, şimdilerde aleni olarak camilere giden ve hemde resmi üniforması ile namaz kılan subayların var olduğunu gördükçe de kudurmuşçasına kendilerinden geçmekte ve subayların resmi elbise ile camilerde namaz kılmasına karşı çıkmaktalar.
Camilerde namaz kılan subayların varlığı bile bu çevreleri rahatsız etmeye yetmektedir.
Yine eskiden milletimizin güzide kurumlarından olan MİT teşkilatı da milletimizden daha çok yabancılara istihbarat sağlamaya çalışıyordu. Hatta MİT elemanlarının bazılarının maaşlarının da bu yabancılar tarafından ödendiği iddia ediliyordu.
Şimdilerde ise MİT artık, milleti adına istihbarat toplamaya ve millete hizmeti ön plana çıkaran çalışmalara imza atmaya başladıkça, milletimizin güvenliği daha sağlam temellere oturmaya başladı.
MİT’in milletle bütünleşip, millet adına hizmet vermeye başlaması ile terör olayları da her geçen gün azalmaya ve yavaş yavaş bitişe doğru gitmeye başladı.
MİT’in istihbaratlarının terörün azalmasında çok büyük katkıları olmuştur.
Bugünlerde, MİT’in milletin menfaatleri doğrultusunda istihbarat yapmasından rahatsızlık duyan bazı siyasi liderler, MİT’i yıpratmak ve halk nezdinde itibar kaybına ve güven kaybına uğratmak uğruna sahte ve yalan haberler üretmeye başladılar.
İstihbarat teşkilatlarının kendilerini ve aile çevrelerini takip ettiğini ve ayrıca telefonlarının dinlendiğini iddia eder olmuşlardır..
Burada amaç, MİT’i yıpratmak ve itibar kaybına uğratmak, neticede de halkın MİT’e karşı duyduğu güven duygusunu zayıflatıp ortadan kaldırmak.
Bu iki güzide kuruluşumuzun dışında da, diğer kurumlarımız içinde benzer şekilde, itibar kaybına ve güvene dayalı zayıflatma çalışmaları da muhakkak ki yapılmaktadır.
Bu tip çaba ve gayretlerin sonu da gelmeyecek ve daha da şiddetlenerek devam edecektir.
Bize düşen kurumlarımıza sahip çıkmak ve bu tip itibar kaybına ve güven kaybına sebebiyet verecek yalan yanlış ve sahte haberlere itibar etmeden, milletimizle bütünleşmiş ve sadece milletimize hizmet etmek amacıyla çalışma yürüten kurumlarımıza sahip çıkmak olmalıdır.